Neden kadınlar erkeklere göre daha fedakar olmak zorundaymış gibi bir algı oluşmuş toplumumuzda hep merak etmişimdir. Neden bir kadın dışarda iş hayatında çalışıp gelip evde de çamaşırı, bulaşığı toplamak, temizlemek zorunda…  Çocuklarının her türlü bakımıyla birebir ilgilenip, evi de derleyip toplamak neden kadının görevi…  Daha saysam sayfalar dolusu tutacak ve hepimizin bildiği o görev yığını neden hep kadının? Ama hayır erkekler de yardımcı oluyor diyorsunuz duyuyorum. Elbette ediyorsunuzdur ama elinizin ucuyla yaptığınız iş “aaa yardım ettim sana ama“   oluyor. Madem bütün yük onların omuzunda o zaman duygusal anlamda yükünü alın biraz diyeceğim ama o da olmuyor ne yazık ki… Şöyle bir bakıyorum da ne kadar mutsuz kadın görüyorum çevremde, tek düze bir hayat, günün görevlerini yerine getirmeye çalıştığı o hayat hengamesinde bastırmaya çalıştığı duyguları... Halbuki çöpten bir sebeple bile mutlu olan varlıklarız biz… Ne kadar canı yanmış kadın görürsem hep aynı biliyor musunuz? Gözlerinde ki bakış bile aynı. Halbuki kadın sevince daha da fedakar oluyor, daha affedici oluyor. Ve daha güzel bakıyor herkese ve her şeye, çevresindeki her şey de güzelleşiyor onunla beraber. Ya "bunun ne önemi var" diyorsundur belki deme, çünkü hayatı layıkıyla yaşamak varken neden işkence ile yaşayalım değil mi? 
 Hayatın en mutsuz edici, hüzünlü anlarındandır mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın an... Hey kadın sana diyorum, geleceğin mayasını serp hayatına, maya dediğin şey, ürer, büyür. Sonra da İpuçlarını topla, avucuna al, baktın avuca sığmaz hale gelmiş, büyümüş, çoğalmış dur bir düşün; neden bunları kendime yaşatıyorum ya da izin veriyorum diye! Sonra da Bırak, gitsin... Bırak, git... Tıpkı toplayıp akan suya bıraktığın onca çiçeğin gibi…  Göz yumduğun her şey; vakti gelir, felaketin olur. Yeri ve vakti geldiğinde; masadan kalkmasini bil, olur mu? Annesinin babasının doyuramadığını, düzeltemediğini düzeltmeye gelmedin sen bu hayata! İlk seçim hep kendin olsun! Yanlış anlaşılmasın cinsiyetçi bir ayrım yapmıyorum. Kendini sevmeli insan önce sonra da hayatındaki insanlara değer vermesini bilmeli… Elbette ki  bunun erkeği kadını olmaz.
Gönül bağını sadece ihanet koparmaz. Gösterilmeyen sevgi, tutulmayan sözler, yok sayılma, aynı hataları tekrar yapma da bitirir... Birini kıracağını bile bile o hareketi yapmaya devam etmek; Ondan vazgeçtiğin anlamına gelir. Vazgeçmeyi, kaybetmeyi göze alan biri umursamayı da bırakır.  Biri senin kırılacağını bile bile aynı hareketleri yapmaya devam ediyorsa, kendine saygın olsun arkana bile bakma ve kendi yoluna kendinle devam et. Şunu artık bir kabullenelim. Haklı haksız fark etmeden kırgınlığını önemsemeyen, mutsuzluğunda bir payı olduğu halde adım atmayan insana dargın kalınmaz, üstü çizilir… Ya bu o kadar kolay mı ki! dediğinizi duyar gibiyim! Evet efendim o kadar kolay olmalı. Neden mi çünkü bile isteye seni üzmeye çalışan bir insanın senin hayatında yeri olmamalı, onun için üstünü çiz gitsin… 
Derin bir nefes al ve yoluna devam et…