Ah eylül ah! geldin yine… Sana aşkın mevsimi mi desem, hüznün mü bilemiyorum… Sonbaharın başlangıcı, serin havaların, yüzüne değen hayatın, güzelim yağmurların ayı... Mevsimin; en romantik, en huzurlu, en dingin, en güzel aylarından biri, EYLÜL. İnsan, mutlu olmayı beklerken, duyguları mevsimler gibi değişiyor.

En çok da bu yönden insanlara sonbaharı yakıştırıyorum; Sanki, bir insanın yıkılışı, uçurumdan aşağıya sürüklenişi gibi. Tıpkı yaprağın dalından ayrılması misali.

Gökyüzü bile renk değiştiriyor sanki böyle zamanlar da, bulutların ağlayışı; Mutlulukların hoyrat nehirlere akıp gitmesini temsil ediyor. Yapraklar, kaybolup giden mutluluklar gibi yine sararıp, dökülecekler. Hele bir de dertliyseniz, yavaş yavaş ve sessizce işleyecek içinize acılar. Yine de bana sorarsanız, sonbahar her ne kadar kafası karışık olsa da mevsimlerin en karakterlisidir. ‘Ben böyleyim arkadaş, siz bilirsiniz?  işinize gelirse’ diyor adeta… Benim en sevdiğim ay... Geçişlerin, yenilenmenin ayıdır bana göre. Tatlı telaşların, hayallerin, vedaların ve merhabaların ayıdır. Yeşilden kahveye, turuncudan kırmızıya dönüşen renk cümbüşüdür. Öyle ki yazın getirip kalıcıymış gibi bıraktığı tüm renklerin aslında kahverenginin tonlarından ibaret olduğunu gösterir. Yazın aldatıcı parlak renkleri, ışıltısı, bunaltan sıcağı, yavaş yavaş kaybolur. Yerini sarı-sıcak, kahve-sepya tonlarına bırakıverir. Sarıdan kızıla dönecek yaprakların, içten içe duygu yoğunluğunu yaşayacak olan sevgililerin, yağmur kokusunun ayıdır eylül. Şair ve yazarların kalemlerinden şiirler dökülmesine sebeptir eylül. Hüzünlerin, bitişlerin, ayrılığın, yeni başlangıçların ayı eylül, tarih boyunca herkese ilham kaynağı olmuş olan o muazzam ay. 

Sararan yapraklar doğanın şiirsel dansına eşlik ederken, eylülün serin rüzgarları geçmişin izlerini silerek geleceğe umut vadediyor sanki… Yılın en güzel ayı eylül, ne yaza ne de güze ait hisseder kendini. O kendi başına buyruktur. Çünkü artık yazın sıcağı kalmamış, kışın soğukları da  başlamamıştır. Bana göre eylül bir ay değil, başlı başına bir mevsimdir.. Mevsim diyorum çünkü o bir aydan ibaret değil. Benim için başlı başına bir mevsimdir. Birçok şeyimi alıp gitmiş olsa da, sonbaharı seviyorum. Yani, hüzün mevsimidir eylül. Ve nedense her sonbahar gelişi pişmanlığı hatırlatır bana…  Etrafımda olup bitenlere bakıyorum ve doğanın nasıl renk değiştirdiğini görüyorum. Hayatı ne kadar ertelediğimizi, daha kaç eylülü bir sonraki sefere yaşamadan uğurladığımızı düşünüyorum mesela, neden ertelediğimizi bilmeden. Ertelediğimiz şeyleri zaman bize getirecek düşüncesine kapılmak? Hayır hayır kesinlikle yanılıyorsun! Zaman asla sana ertelediklerini, hiçbir zaman tekrar sunmayacak. Sonra pişman olacaksın ve bu pişmanlık seni yakıp kavuracak ve yüreğin her sonbahar acıyacak. Zaten geçmişe dönüp baktığında o pişmanlığı yaşamıyor musun? Hatta, geçmişte yaşadıklarınla ilgili sorular diziliyor düşüncelerine. Kaybettiklerimiz, unuttuklarımız ya da unutamadıklarımız, yapıp da pişman olduklarımız veya yapamadıklarımız. Tüm bunlardan geriye kalan büyük bir hüzün. Nasıl ki, doğanın rengi değişiyor bu mevsimde, renklerimiz de değişiyor. Sanırım yenileniyoruz. Dedim ya; ‘her şeye rağmen, seviyorum sonbaharı. Ama en çok eylülü severim. Kimileri hüzün ayı olarak tanımlasa da, eylül ayına sanki haksızlıktır bu... Kim bilir belki yaprak dökümüdür bizi hüzne davet eden. Geride kalan yaz günlerine özlem ya da bitmiş bir yaz aşkı hüzünlü yapar belki de bu eylülü. Belki de hüzünlenmek için sizin bir bahaneye ihtiyacınız vardır. Ama eylüle suç atmayın. Çünkü, aslında eylülün gelmesiyle hayat canlanır, gürül gürül akmaya başlar.

Mevsimlerden sonbahar, aylardan Eylül...Ki mevsim sonbahar…geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı diyor sanki, senin baharında nefes alamadığını söyleyip başka eylüllerde kahkahalarına şahit olduysan eğer o sonbaharın kapısı aralanmıştır çoktan… Üzülüş ve pişmanlık vardır sonbaharda; Aşka, ayrılığa, şanssızlığa ve kadere! Eylül ayı tatlı yaz rehavetinden uyanıştır. Telaşların, hayallerin, vedaların ve yağmur kokusunun o enfes hazzıdır. EYLÜL umut ayıdır. Yeniye, değişime... Yenilenmeden önce değişmek gerekir çünkü, değişmek ve yeniliğe kapıları açmak... Fazlalıklarımı, eksikliklerimi, azalmalarımı, coşmalarımı fark ettiğim, kendime dönüp yenilendiğim, huzurlu, bir o kadar da coşkulu zamanlardır, eylül... Normale dönüş vaktidir. 

Bazen veda etmeye zamanın olmaz. İş güç yaşam mücadelesi ile sevdiğin şeyleri ihmal ettiğinin farkına varırsın bu mevsimde. Oysa pişmanlıklar ve yaşanmışlıklar fayda sağlamaz.

Artık çoksesliliğin ritmik sıkıntılarını, mevsimini yitirmiş güneşin omuzlarına yükleyip ufuklardan uğurlarken, telâşlı bulutlarla birlikte yalnızlık şarkıları söyleme vakti gelmiştir. Çünkü eylül, ayak izini belli etmeden sessizce yürüme mevsimidir. Eylül hazandır, hüzündür, hüzünlüdür. Ayaklarınızın altına serdiği sararmış yapraklarla bir başınıza yaptığınız düşünceli yürüyüşlerinizin kendisidir. Sonbahara ilk bakıştır. Güneşin solan yüzünü izletirken içinize hiç olmadığı kadar veda sözcükleri söyletendir. Yaklaştığın o son gündür. Dönemeyeceği diyarlara göç edenlerin kuru yapraklarla anımsayışıdır eylül. Belki de bu son sararan yaprağı izleyişimiz, son görüşümüzdür. Ve gidecek olan kendimize son bakışımız. Kim bilir belki son eylülümüz, belki de bu son hazanımızdır!