Hayatın anlamı dediğimiz zaman; başlı başına büyük anlam yüklü iki kelimenin hepimizde farklı çağrışım uyandırdığı ve hayatın ben tarafı diyebileceğimiz, o iki kelimeden çok, anlam yüklü olan bağımsız cümle… Herkesin kendine ara sıra sorduğu, sormasa da kimi zaman bilinçli bir şekilde bunu sorguladığı bir mesele… Acaba biz onu haz ve acıdan kurtulma hali olarak mı zannediyoruz?

Hayatın anlamı nedir? diye sorsam herkesin kendine göre cevaplayacağı bir soru olacak sanırım. Kimine göre var olmak, yaşamak, konuşmak, fikir sunmak, kimine göre sevgiyi ve aşkı bulmak ve hayatta iz bırakmak. Kimi günümüz teknoloji ve imkanlarından yararlanmaktır der belki. Yani herkesin hayatının anlamı farklıdır. Böyle bir durumda kişinin büyüdüğü çevreden, okuduğu kitaplardan, kendini geliştirdiği çeşitliliğe kadar her şeyden kaynaklanır. Hepimizin doğup büyüdüğü çevre ve şartlar farklıdır. Herkes aynı şartlar altında büyümediği için herkesin hayata yüklediği anlam da farklıdır. Buradan hayatın herkes için geçerli, sabit bir anlamı, bir reçetesi olmadığı sonucunu çıkarabiliriz. Hayatın anlamı dediğimiz şey, bizim hayatla kurduğumuz ilişkiler ağı, hayatı nasıl yaşadığımız ve ona neler kattıklarımızdır. Dolayısıyla her insan için hayatın anlamı elbette ki farklıdır. Anlam, insanın kendisine aittir. Onun öznesi tarafından belirlenir. Dolayısıyla insansız hayatın kendi başına bir anlamı yoktur! Hayatı anlamlandıran bir nevi insandır. Bir insan hayatına ne katıyorsa, onunla nasıl ilişki kuruyorsa, o insan için hayatın anlamı, bu ilişkiler yumağıyla ve sonuçlarıyla sınırlıdır. 

Anlamlı bir hayatın yaşama sevinciyle, mutlulukla doğrudan bir bağı olduğuna göre, bireyin öznesi bunun tek belirleyicisi midir? Yani mutluluk, sadece bireyin istencine mi bağlıdır? Bu sahiden böyle midir? Hem evet hem hayır. Böyledir, çünkü herkesin hayatı kendine aittir. Böyle değildir, çünkü herkesin kendine ait hayatı dış dünyadan bağımsız, birbiriyle ilintisiz olmayıp birey ile dış dünyası arasında karşılıklı olarak sürekli bir akış vardır. Bunun üzerine kısa bir örnek verelim.
Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı… Hayatı anlamlandıran insandır. Bir insan hayatına ne katıyorsa, onunla nasıl ilişki kuruyorsa, o insan için hayatın anlamı, bu ilişkiler yumağıyla ve sonuçlarıyla sınırlıdır.

Bulduğu hiçbir yanıt ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş.. Ama aldığı yanıtlar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir yanıtı olmalı diyormuş… Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş.. Köy, kasaba, ülke dolaşmış, bu arada zaman da durmuyor tabii ki …
Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona

-Şu karşı ki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar istersen ona git belki o sana aradığın yanıtı verebilir, demişler.

Çok zorlu bir yolculuk sonunda Bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne olduğunu sormuş. Bilge “sana bunun yanıtını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor” demiş. Adam kabul etmiş. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş.

– Şimdi çık ve bahçede bir tur at, tekrar buraya gel… Yalnız dikkat et, kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin, eğer bir damla eksilirse kaybedersin…

Adam, gözü çay kaşığında, bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış evet demiş “kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı?”
Adam şaşkın…

– Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki…

– Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun, kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demiş Bilge.

Adam tekrar bahçeye çıkmış, gördüğü güzelliklerle büyülenmiş, muhteşem bir bahçedeymiş çünkü. Geri geldiğinde bilge adama “bahçe nasıldı” diye sormuş …

Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış. Bilge gülümsemiş “ama kaşıkta hiç yağ kalmamış” demiş ve eklemiş:

– Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün, hayatın akıp gider, sen farkına varmazsın… Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın, akıp giden zamanın anlam kazanır… Hayatının anlamı senin bakışlarında gizli. Kısa bir öyküdür hayat uğruna uzun acılar çektiğimiz, az bir zamandır tadını çıkarabileceğimiz. Hayat onun anlamanı bir gün bulabilmek uğruna koşuşturacak kadar uzun değil. Her gününü dolu dolu yaşamak gerekir, o bir gün geldiğinde zaten bir anlam bulmuş olduğunun farkına varacağız.

Yani herkes için farklıdır hayatın anlamı ne ararsan o'sundur. Anlamak, hissetmektir, bencillikten uzak bir yerde kendin olmaktır, özünde olanı ortaya çıkarmaktır.

Yaşam bir zorunluluktur gördüğünden, anladığından çok daha ötedir. Algılarken de geçmiş yaşanmışlıklarını, birikimlerini kullanırsın.  

Hayata anlam katan bizleriz, yarınımızı farklı kılmak için yaptığımız ne varsa hayatın anlamı da o'dur. Başkalarının sunduğu hayatı yaşamak yerine kendi hayatımızı yaşayabilmek. Kendini ve insanları yormadan yaşamak, peki, kaçımız bunu başarabiliyoruz?  Yada biraz hayatın anlamı anlamsızlıklarında saklı değil midir?  Her şey zıttı ile var olmaz mı? Fazla anlamlandırmaya gerek yok doğuyorsun, büyüyorsun, ölüyorsun mutlak bir yaşam yok, dünyadan silinip gidiyorsun. Var olmak ve varlığını genler aracılığıyla bir sonraki nesile aktarmak. Yaşadığımız hayat bu kadar işte! Hayata yüklediğimiz diğer tüm anlamlar bizden kaynaklıdır ve bizim için hayatın anlamıdır. Hayatın kendisini bağlamaz. Döngünün bir parçasıyız sadece, . Onurlu olmak, kul hakkı yememek, merhamet sahibi olmak, Allah korkusu olmak, kimseye muhtaç olmadan adam gibi yaşamak, yalaka olmamak. Kişinin kendisinin kattığı anlamdan başka bir anlamı yok hayatın bu da bilinç meselesidir. Devamı sonraki yazımızda😊