Sahi, neydi sevgi? Bir çuhayı ipek böceği görebilmek miydi; toprağı amber niyetine koklamak mı? Sureti sîrete, arazı cevhere, bedeni ruha köle eylemek miydi sevgi? Bir iyilik miydi sevgi? Şefkatli bir cümlecik mi? Neydi sevgi, dış mıydı, yoksa iç mi; zahir miydi, yahut bâtın mi; kalıp mıydı, ya ki can mı? Var olmak mı, varlıktan geçmek mi? Dünyaya gülmeye mi gelmiştik, ağlamaya mi; ölüyor muyuz, yoksa doğuyor mu? Sevgi neydi?!..İskender Pala’nın da dediği gibi neydi gerçekten bu sevgi...
Unuttuk, acep neydi sevgi? Bir yetimin başını okşarken dimağımıza yerleşen tat mıydı o,  yoksa bir bebeğin süt kokulu tenindeki su çiçeği miydi? Sabah evden çıkarken özlemeye başladığımız bir ses miydi? Hatırlayanınız var mı, sevgi neydi?.. İyilik ve dostluktu sanki, birazda verilen değerin kıymetini bilmek. Hiç düşündün mü gerçekten Sevgi neydi? 
İyiliğin özünde, kendinden başka biri olmanın neye benzediğini hayal edebilmek miydi yoksa...?
Kendi değer ve yargılarımıza başkasının gözünden bakmak, ön yargılarımızı ve kör noktalarımızı görebilmemizi sağlayan şey miydi? 
Bir boşluk içerisinde; boşluğun kendisi olmak mi? Kendi kıyılarından bile çok uzaklaşarak...öyle bir yerde sevgiyi aramak mi ya da? Ne yaşadıklarını ne de yaşamak istediklerini bulamayarak.
 Herkesin perde perde çekildiği bir akşam da Siyah bir su gibi yollara akan yalnızlığı arzulayıp, ağzında eriklerin aceleci tadı elleri bulut, gözleri ot bürümüş ekin tarlası bir çocuğun düşlerine inen tokat belki de?  Yağmur her zaman gökkuşağını getirmiyor. Aralık kapılarda bekleyişin çarpıntısı, bir kadının eksildikçe ömrüne eklenen uzun gecelerini, solgun gövdesini ve aci yaşanmışlıklarını da gökkuşağından akıtabilmek sanki biraz da?  Uzak dağ köylerine vuran ay ışığı kerpiçlerden saraylar kuruyor yoksulluğa, ne suların ibrişimi ne gökyüzü ne rüzgâr,  bende gittikçe kararan bir hayatın izlerini yoketmek gibi... Sevginin karişik alacasinda yok olmaktan var olmak gibi. İyiliğin özünde, kendinden başka biri olmanın neye benzediğini hayal edebilmekti sanki biraz da ? Yada kendi değer ve yargılarına başkasının gözünden bakmak, ön yargılarını ve kör noktalarını görebilmeyi sağlamak? Sıfır etkisiz değil, her şeyin başlangıcıdır aslında.
Sahi hayat neydi ? Sen söyle şimdi, kalem de sende kağıt da, dök içini… aslında hayat katlanma sanatı değil miydi? Aza ve çoğa, iyiye ve kötüye bazen kendimize bile… insanın önce kendisini mutlu etmesidir birazda. Çünkü kendine iyilik yapan kişinin vucüduna mutluluk hormonları salgılanır. Endorfin ve oksitosin. Endorfin mutluluk hormonu iken oksitosin kalbi koruyan, toplum dilinde kalbi temizleyen bir hormondur. Kendiyle mutlu olmaya başlayanin guzelleştiremeyeceği bahçe mi var. Sevgi tanımın senin kendi hayatında yaşadığın ve yaşattığındir nihayetinde. Evet ve tekrar ediyorum:
sıfır etkisiz değil,herşeyin başlangıcıdır...