Hepimiz zaman zaman karşımızdaki insanlara kırılırız, özellikle de değer verdiklerimize. Çünkü bu kişilere daha çok güveniriz ve onlara karşı daha savunmasız davranırız.

Değer verdiğimiz insanlara duygusal olarak bağlı ve fedakâr olduğumuz için, onlardan beklentilerimiz de diğerlerine göre daha yüksektir. E haliyle bizi anlayacaklarını, duygularımıza saygı göstereceklerini ve güvenimizi sarsmayacaklarını düşünürüz. İş böyleyken, bu kişilerden gelen bir ihmal, saygısızlık ya da incitici bir davranış bizde derin bir hayal kırıklığı yaratır.

Böyle bir durumda, yapılan haksızlığın veya saygısızlığın karşılığında bir özür bekleriz. Çünkü özür, hata yaptığını kabul etmenin önemli bir adımıdır ve pişmanlık göstergesidir.

Elbette hatasız insan olmaz. Kaldı ki hatalarımızdan çok fazla şeyde öğrenebiliriz. Ancak hatalar alışkanlık haline dönüştüğünde, bence özür dilemenin pek bir anlamı olmuyor. Özür dilemek, hatalar tekrarlanmadığı zaman anlamlı olur. Hataların tekrarı oluyor ve hataları tekrarlamamak adına özel bir çaba da sarf edilmiyorsa o zaman özür dilemek yapıcı değil yıkıcı olmaktan öteye gitmiyor.

Özür dilemek, kişinin seni kaybetmek istemediğini, bir yanlış yapsa da sana hâlâ değer verdiğini ifade etmesinin bir yoludur. Ancak, karşımızdaki kişinin bizdeki yeri, yapılan hatanın büyüklüğü ve duygusal olarak açtığı yara, affetme sürecini belirler.

Özür dilemek, evet, önemli ve belki de ilk adımdır. Fakat bu adım, kalpte açılan yarayı tamamen iyileştirmeye yeter mi?

Bir kalp kırıldığında, eskisi gibi olması bazı durumlarda zaman alır; bazen de hiç mümkün olmaz. Bu yüzden, özür dilemek her zaman işe yaramayabilir.

Özür dilemeyi bir alışkanlık haline getirmek ilişkilerin özensiz bir hal almasına sebebiyet verdiği gibi istenilmeyen duyguların yaşanmasına da yol açar. Öyle ki bir kişi sizden özür dilediğinde aslında bir şekilde karşınızdakinin hatasını tekrarlamayacağı ümidi ve beklentisiyle onun özrünü kabul eder ve yola o şekilde devam etmek istersiniz. Çünkü insanlar bazen özrü, gerçekten pişman oldukları için değil, sadece sorunu hızlıca çözmek amacıyla bir kaçış yolu olarak kullanır ve siz bunu bilirsiniz.

Ayrıca, bilinçli bir şekilde kırıp özürle durumu kurtarırım düşüncesi, özrün samimiyetini ve değerini ortadan kaldırır. Sürekli aynı hataları tekrarlayıp sonra özür dilendiğinde özrün bir anlamı kalmaz. Özür, hatayı kabul etmek ve bir daha yapmamak için verilen bir söz olduğunda anlamlıdır.

En önemlisi ise, insanlar kırıldıklarında güven ve sevgi duyguları zarar görür. Zamanla yaralar iyileşebilir, fakat o ilk kırılma anında hissedilen hayal kırıklığı ve duygusal acı iz bırakır. Ne kadar içten özür dilense de, o eski güveni ve masumiyeti geri getirmek pek mümkün olmaz.

Belki de bu yüzden, bir kalbi kırmamak, kırdıktan sonra tamir etmekten çok daha değerlidir.
Bu arada kimi insan grupları var ki, ne kadar hatalı olduğunu bilse de ya da içinde bulunduğu durumda mutlaka özür dilemesi gerekse de, bir türlü özür dilemek istemez. Özür dilemek bu bakış açısında olan kişiler için, sanki aşağılayıcı ve kırıcı bir durumdur. Oysaki özür dilemeniz gereken durumlarda, böyle bir davranış sergilemek oldukça erdemli bir yaklaşımdır.

Özür dilemek insanı gerek kendine gerekse bir başkasına karşı dürüst olmaya yönlendirdiği gibi insanlara değer vermenin, saygılı olmanın da bir gereğidir. Çoğu ahlaki anlayış gibi özür dilemek de bence insanın erken yaşlarda alması gereken bir eğitimdir.

Umarım yaşamda çok fazla özür dilemek zorunda kalmaz, ama özür dilemeniz gerekiyorsa da özür dilemenin ağırlığını ve ayrıcalığını bilenlerden olursunuz.