Doğuştan, bir hastalık nedeniyle veya bir kaza sonucu bedensel veya ruhsal bozukluğu olan insanlara engelli denir. Engelli bireylerin toplumsal yaşama diğer bireylerle eşit şartlarda katılım sağlamalarına ilişkin farkındalık oluşturmak amacıyla 1992 yılında Birleşmiş Milletler’ de alınan kararla 10-16 Mayıs tarihleri “Engelliler Haftası” olarak kutlanmaktadır.  Dünya Engelliler Haftası her bireye eşit fırsatlar sunmak adına önemli mesajlar verirken, engelli bireylerin yaşadığı zorluklara dikkat çekerek daha kapsayıcı bir dünya için adımlar atılmasını teşvik etmektedir. Bu hafta boyunca düzenlenen etkinlikler, engelli bireylerin yaşamlarını kolaylaştırmak ve toplumda daha fazla destek görmelerini sağlamak için önemli bir rol oynamaktadır. Her insanın başına gelebilecek olan bu durum karşısında duyarlı olmalıyız, Engelli insanlara acımak yerine, onları hayata bağlayacak davranışlarda bulunup yaşamlarını kolaylaştırarak mutlu olmalarını sağlamalıyız. Kimi insanlar doğuştan kimi insanlar ise sonradan herhangi bir kaza sonucunda engelli olabilmektedir. Doğuştan ya da sonradan kazanılan engeller hem fiziksel hem de bedensel engeller olarak ortaya çıkabilmektedir. Yardımlaşma, dayanışma içerisinde olup, şefkat ve merhamet duygularıyla yaklaşmalıyız. Tüm engellerin sevgi ile aşılacağının bilincinde ve duyarlılığında olmalı ve engelleri aşmak için her daim onların yanında olmalıyız. Engelli vatandaşlarımız ile sosyal dayanışmanın sağlanması, onlara destek olmak, acı ve mutlu günlerini paylaşmak, sevgi ve saygı tohumlarını atabilmek; toplumumuz için dikkat edilmesi gereken önemli hususların başında gelmektedir. 
 Engelli vatandaşlarımızın toplumsal yaşamın her alanına aktif katılımlarını sağlamak için bizlere düşen, engellilerin karşılaştığı sorunlar hakkında farkındalık oluşturmaktır. Bunun için “Engelliler Haftası”nı bir fırsat olarak görmeli fakat sadece bir hafta değil, her zaman engelli vatandaşlarımız ile hayatı paylaşmalı ve engellilere verilen hizmetleri arttırmak için üzerimize düşen görevleri yerine getirmek için çalışmalıyız. Çünkü engelli vatandaşlarımız da tıpkı bizler gibi, topluma katkıda bulunabilecek, üretebilecek ve başarılar elde edebilecek potansiyele sahiptir. 
Engelli vatandaşlarımızın yaşam kalitesini yükseltmek ve onları topluma daha aktif bir şekilde dâhil etmek için çok çeşitli çalışmalar Yapabiliriz. Bu kapsamda, engelli vatandaşlarımızın eğitim, sağlık, istihdam ve sosyal hayata katılım imkânları genişletilebilir. Engelli vatandaşlara yönelik ayrımcılığın önlenmesi ve haklarının korunması için de gerekli adımlar atmalıyız. Ancak, engelli vatandaşlarımızın sorunlarının çözümü için tüm topluma önemli görevler düşmektedir. Engelli vatandaşlarımıza karşı ön yargıların ve engellerin ortadan kaldırılması ve engellilerin topluma eşit bireyler olarak katılımlarının sağlanması hepimizin ortak sorumluluğudur.
Engelli bireyin yaşadığı sıkıntılar ve zorluklar hem aile hem de sosyal çevresinde kendini gösterir. Engellilerin topluma katılmalarının önündeki en büyük engellerden biri de ulaşım, fiziksel çevre ve konut sorunudur. Engellilerin içinde yaşadıkları fiziksel çevre, sahip oldukları fiziksel işlev bozuklukları ve yetersizlikleri ve bunun yol açtığı sınırlamalar yüzünden büyük önem taşımaktadır. Yaşanılan konuttan tüm kamusal yaşam alanlarına ve ulaşım araçlarına kadar tüm çevresel unsurların engellilerin özellikleri ve gereksinimleri dikkate alınarak tasarlanmamaktadır. Yollar, kaldırımlar, kamu binaları, parklar ve bahçeler, okullar, içinde yaşanılan konutlar, ulaşım araçları ve bunun gibi daha birçok fiziksel çevre unsuru, engellilerin topluma katılmasının önünde ciddi birer engel oluşturmaktadır. Hareket yeteneği sınırlanmış insanların bu ve benzeri sebeplerle yaşadıkları sınırlama daha da pekişmektedir. Bunun anlamı Hareket yeteneği sınırlanan bireyin toplumsal yaşamdan dışlanmasıdır. Oysa bütün bunlar, engellilerin topluma katılmasını, toplumla bütünleşmesini kolaylaştıracak bir biçimde tasarlanabilir ve geliştirilebilir. Onlarda yaşamlarını sürdürebilmek için çalışıp para kazanmak zorundadırlar, Çalışmak, bir işe yaradığını hissetmek her insan gibi engelli vatandaşlarımızı da mutlu ederek yaşama dört elle sarılmalarını sağlayacaktır. Bedensel engelli kişilere acımak ve onların durumu karşısında duygulanmak, onların sorunlarına hiçbir çözüm getirmez. Her engellinin yapabileceği bir iş mutlaka vardır. Eğitim konusunda belirttiğimiz gibi, toplumu tasarlarken, bir toplum modeli ortaya koyarken, içinde yaşanılan fiziksel çevreyi de o toplumun içinde yaşayan herkesi düşünerek tasarlamak gerekir. Mutlu bir toplum inşa etmenin ancak farkındalık ile mümkün olduğuna inanmalı ve bunun için gerekli adımları atmalıyız. Unutmayalım ki engeller bedende değil kalplerdedir.